4 Ocak 2015 Pazar

Çocuğum Hangi Mesleği Seçecek?

    İzlediniz mi bilmiyorum, "3 Idiots" isminde 2009 Bollywood yapımı bir film var. İçindeki Hindistan'a özgü toplu dans sahnelerini koymasalar Hollywood tadında bir film olmuş. O sahneleri koymayana Hindistan'da gişe yok galiba. Ülkedeki rupileri cebe indirmeyi kafaya koyan yönetmen Rajkumar Hirani bunu göz ardı etmemiş ve film de yönetmenin istediği gibi, Hindistan'da tüm zamanların gişe rekorunu kırmakla kalmayıp yurt dışında en yüksek hasılat yapan Bollywood filmi olmuş.
Şimdi bu film de nereden çıktı diyeceksiniz, nihayetinde ben de sinema eleştirmeni değilim. Filmden bahsetmenin bir sebebi var. Hindistan'ın en iyi mühendislik okulundaki 3 arkadaşın hikayesinden yola çıkarak ebeveynlere ve öğretmenlere çok önemli dersler veriyor aslında. Filmde hayallerini gerçekleştirmesine fırsat verilmeyen ve ailenin umudu olarak mühendislik okumaya zorlanan gençlerin yaşadıkları olaylar, komediyle soslanmış dramatik bir senaryo ile anlatılıyor.

70'li yıllarda doğmuş Türk insanına çok tanıdık gelecek bir hikayesi var.

İhtilallerden yorulmuş, bir türlü düzelmeyen ekonomik gidişattan bunalmış, durumları toparlamakta pek de becerikli olmayan politikacılardan bezmiş yurdum anne babaları, 70li yıllarda ailelerine katılan, 80lerin sonu ve 90'larda üniversiteye gidecek olan çocuklarının, öncelikle bir devlet kurumuna kapak atması sonucu kendilerini kurtardıklarını dünya gözüyle görme hedefiyle çocuklarına psikolojik baskılar uyguladılar. Özellikle kendi hayallerini süsleyen bazı meslekleri çocuklarına dayatan anne babaların sayısı hiç de az değildi o dönemde. Bu mesleklerde ilk 3'te; Doktorluk, Mühendislik ve Avukatlık yer aldı. Daha ilkokuldan empoze etmeye başladılar, üniversite yaklaştıkça baskılar arttı. "Tıp Fakültesi yazmazsan sana hakkımı helal etmem, benim kızım hukuk okuyacak, mühendis babası olacağım ben" şeklindeki baskıları yaşayan vardır mutlaka aranızda. O dönem "topçu ve popçu olmak" pek revaçta olmadığı için spora ve müziğe ilgisi olan gençler genellikle aileleriyle bolca çatışma yaşadı. Şu an etrafınız ise 30-45 yaş arası ne kadar mutsuz doktor, mühendis varsa hepsi bu baskıların ürünüdür.


Müzisyen olmak bir meslek sayılmadığı için müzikle uğraşmak isteyen çocuklarına "sen önce mesleğini eline al da sonra neyle istersen uğraş" diyerek en verimli çağlarını es geçtiler. Kimi ileri yaşlarda, Ferhat Göçer gibi müzikal kariyerinde ilerleme kaydetti, kimi sadece hobi olarak devam etti, kiminin de içinde ukde kaldı.
Konfiçyüs'un söylediği rivayet edilen bir söz var; " Seveceğiniz bir iş seçerseniz, hayatınızda bir gün bile çalışmış olmazsınız!" Kimin söylediği çok önemli değil aslında, sözün muhteviyatı çok değerli. Sevdiği mesleği seçme imkanı bulmuş birisi olarak bu sözü birebir yaşadığımı söyleyebilirim. Benim de annem üniversite zamanı yaklaştığında, Anadolu Lisesi okuyor olduğum için " İngilizce öğretmenliği yaz, bak çok rahat edersin, yaz tatili var, sömestr tatili var, bayramı seyranı var" demişti. Bir de böyle bir şey var, kız çocukları için en rahat meslek "öğretmenlik" olarak görülüyor. Oysa öğretmenliğin büyük bir istekle ve aşkla yapılması gereken bir meslek olduğu göz ardı ediliyor. Ben istemedim tatil falan, gerçekten de tatil sevmeyen bir meslek seçtim, bayram, yılbaşı, kar kış diye dükkanı kapatıp gidemeyeceğimiz bir iştir medya işi! Şikayetçi miyim? Hayır! Ben severek yapıyorum.


Siz de lütfen çocuklarınızın hayallerini gerçekleştirmesine fırsat verin. Sırf sizin içinizde ukde kaldı diye hiç bir şeye zorlamayın. Çocuklarınızı iyi tanımaya çalışın. Örneğin, matematiği çok seven bir çocuğunuz varsa hukuk okuyacaksın diye diretmeyin.


Şimdiki nesil biraz daha şanslı, onları anlamak için bolca okuyan, araştıran, daha bilinçli ebeveynleri var. Yine de zaman zaman hepimiz anne, babalarımızın yaptığı hatalara düşebiliyoruz.
Daha mutlu nesiller için çocuklarımızın hayallerinin peşinden gitmesine izin verelim.
Sevgi dolu çocuklar yetiştirebilmek dileğiyle...